13 Mart 2010 Cumartesi

Arabesk Esintili Şiirsel Rock: Gripin - MS 05 03 2010



Gripin'in albümünü İstanbul'da bir dostun değerli katkılarıyla edinmek ve İstanbul'da dinlemek de nasipmiş... Bunun bir ömür boyu beklediğim fırsat olduğunu söyleyemem; hatta albümün vuruculuk katsayısını arttırdığı da kesin. Yine de bu albümle ilgili bir yazı yazmadan haftayı tamamlamak biraz bu ülkede en sevdiğim söz yazarlarından biri olan Birol Namoğlu'na, biraz da Haluk Kuruosman'ın albüme yaptığı bana kalırsa hatrı sayılır katkıya haksızlık olurdu.



Albümü şarkılarına göre bir bir analiz etmek mümkün. Klarnet solo ile başlayan doğulu bir pop-rock albüm var elimizde.



İlk şarkı: Sen gidiyorsun.



Açıkçası albümün girişine böylesine sert bir şarkı koymak albümü henüz cd çalarına takmış dostlarımız için biraz şaşırtıcı olacak. Hatta bunu stratejik bir hata sanacaklar. Oysa "Sen gidiyorsun" ile başlayıp "Yolcu yolunda gerek" ile biten albüm için daha güzel bir seçim olamazdı. Derin efkar ve bir gidişi sorgulayan adam...



Açıkçasını söylemek gerekirse bu albümden benim beklentilerimi karşılayan sayılı şarkılardan biri "Sen gidiyorsun".



Elbette Gripin'i özellikle vurucu slow'larıyla sevenler bu şarkıda kilitlenip kalacaklar hatta bu şarkı için ciddi güzel hisler besleyeceklerdir. Bu çok doğal, çünkü ardı ardına sıralanan cümlelerin içe bıraktığı acıyı hissedebiliyorsunuz dinlerken.



Ardından gelen Koca Çınar ise şu Gripin'in bana kalırsa sahip olduğu "bizim mahallenin çocukları" imajına oldukça uyan "koca çınar" gibi bir genel kalıbı bile güzelleştirebilen türden. Zaten albüm boyunca tanık olabileceğimiz iç hesaplaşmaların en güzellerinden biri de bu şarkıda...



Haris Alexiou'dan Birol Namoğlu'na Ağlamanın Tarihi



Aslına bakılırsa çok da uzağa gitmek gerekmiyor. Aynı mahallenin çocuğu olmasa da aynı toprağın çocuğu diyebileceğimiz bir müzik üstüne söylenen harika bir şarkı var albümde: Durma Yağmur Durma.



Gripin bu şarkıyı çıkış şarkısı olarak seçerek çok akıllıca bir iş yapmış. Birileri bu çocuklara akıl verse de herhangi bir içki firmasıyla sponsorluk anlaşması imzalasalar diyorum her dinleyişimde. Açıkçası kocaman adamları gözyaşlarıyla bir şeyleri düşünmek, bir şeylerde boğulmak durumunda bırakan bir şarkı yapmak kolay değil.



Hemen ardından gelen Sal Sensizliği Üstüme "Sana Ne Bundan" ayarında sert bir şarkı. Bu şarkı ise sanırım birilerine kızgın olup şişe diplerinde stres atacağımız akşamlarda bize fena halde yardımcı olacaktır... "Sahibinden az kullanılmış kelimeler" eskitenlerin şarkısı olacağı kesin.



Haluk Kuruosman'ın Dev Kıyağı: Beş



Açıkçası üç ve dört'ten sonra Gripin'den bir beş bekliyordum. Hatta Birol Namoğlu'nun ekşi sözlük'teki bir girisinde beş başlığına yazdıklarını nasıl şarkı yapacağını merak edip duruyordum; ama bu sefer altın vuruşu yapan Haluk Kuruosman oldu.



"Ne zaman çalınsa kalbim, derler ki: bir arkadaşa bakıp da çıkacaktık" ve "Dört işlemden ibaret parmak hesabıyla benim hayatım: eksildikçe saatler ömrümden artıyor gelecek telaşım" gibi kimi dizelerle size de kendini anlattığını umduğum şarkı sanırım bir süreliğine bizim yaşlarımızdaki umut-gelecek-depresyon üçgeninde yaşayan insanları fazlasıyla ihya edecektir.



Albüm ilerledikçe artan efkâr oranından bahsetmeye lüzum yok. Akşamlar'da kadehleri birbirine vuranlar anladığım kadarıyla "can yeleği" ile ilgili olan o son şarkıda yani "Gözyaşlarım Değil Onlar" dahilinde Can Yeleği'nin hikayesinin sonunu dinliyor olacaklar. Asmalı'nın sokaklarında bu şarkı dinlenip insan kaybolabilir mi bilinmez; ancak Gripin'in albümü içerisinde benim için ünlü olmasın ve sıcacık benim kalsın denebilecek kadar özel olan tek parça.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder