15 Haziran 2009 Pazartesi

Selçuk Erdem'le Konuştuk: MİZAHIN SINIRI VİCDANDIR

Ünivers'in Mayıs sayısı için mail kutuma SELÇUK ERDEM röportajı maili düştüğü an soruları hazırlamaya başlamıştım. Selçuk Erdem, alışılmışın aksine SÜLEYMAN DEMİREL (Gadfadır kompleksi) yerine bu sene kuruluş yıldönümünde üniversitemizi (İEÜ) ziyaret etti. Bana da röportajı yapmak düştü.





Sarphan Uzunoğlu : Sizce mizahın sınırları nelerdir ya da bir sınırlama olmalı mı? Danimarka'daki karikatür krizi ve Türkiye'de açılan davalar ekseninde baktığınızda sınırlamalar sizin için ne ifade ediyor?

Selçuk Erdem:Sınırlamayı herkes vicdanında yapmalı. Devletler olarak böyle bir sınır belirlenirse işler çok karışır. Çünkü herkes özgürlük sınırını farklı bir yerden çekiyor. Sağ olsun başbakanamız başka yerden çekiyor, ben başka yerden çekiyorum. En iyisi bunu insanlara bırakmak. Davalar aslında davayı açanların istediğinin aksine rahatsız oldukları şeyleri göz ününe getiriyor; oysa en iyi ceza ilgisizlik.Ben kendi adıma herkesin kendi sınırlarını bilmesinden yanayım.

S.U: Büyük sermayeli medya kuruluşlarıyla işbirliğine nasıl bakıyorsunuz? Sizce böyle bir birliktelik Türkiye'de mizahın ruhuna uyar mı?



S.E:Hiç uymaz. Yıllar öncesinde başladı mizah dergilerinin bağımsızlığı ve bundan bir geriye dönüş imkansız. Şimdiki tüm dergiler bağımsız çizerler tarafından oluşturuluyor. Arada deneyenler oldu; ancak anlaşma sağlanamadı. Reklam, iktidar ilişkiler mizahçılarla şirket arasındaki ilişkiyi zorlaştırıyor. Elbette bu bağımsızlığın getirdiği zorluklar da oluyor. Biz de hayatta kalacak şekilde yuvarlanıp gidiyoruz.



S.U: Son yıllarda mizah dergilerinin sayıca arttığı ortada. Bu artışın kaliteyi nasıl etkilediğini düşünüyorsunuz? Sizce bu bir kirlilik mi yaratıyor yoksa nitelikli işler artıyor mu?



S.E: Şu anda bir kirlilik yok; ancak benim lise dönemimde bir tür kirlilik yaşanmıştı. On iki on üç kadar dergi vardı; ama gerekli kaliteyi sağlayacak sayıda iyi çizer yoktu. Şu anda Penguen, Uykusuz ve benzeri birkaç dergi var ve biz karşılıklı besleniyoruz. Yeni çıkan dergiler sayesinde yeni çizerlere yer açılıyor. Bu durumdan mutluyum.



S.U: 2002'den bu yana Penguen'de mizaha devam ediyorsunuz. Geçen 7 yılın ardından Penguen'den gelecek için beklentileriniz ve geleceğe dair planlarınız neler?



S.E:Mizah dergileri sürekli olarak kendilerini yenilemeliler. Yenilemeyenler de ömürlerinin sonuna geliyorlar. Biz de bu yenilenmeyi sağlamayı deniyoruz. Gençler arıyoruz mizah için. Aslında biz de genciz; ama türkiye'de işler biraz farklı yürüyor. On sekiz yaşında başlıyoruz ve otuz beş yaşımıza geldiğimizde yaşlanmış sayılıyoruz. Dergilerin yeni çizerlerle bakış açısını da yenilemesi önemli. Her kapakta yeni bir numara deniyoruz, yeni bir şeyler arıyoruz.



S.U:Türkiye'de mizah 2000'lerle beraber yeni bir kitle yarattı ve mizahçı olmak isteyenlerin sayısı artı. Buradan karikatüristlik ya da mizahla uğraşmak isteyenlere bir öneriniz olabilir mi?



S.E:Kaçın kurtarın kendinizi... Tabi bu işin şakası. Ben öneriyorum elbette. Çok zevkli bir iş. Zorlukları var; ama Türkiye genel olarak istikrarsız bir ülke bildiğiniz gibi krizler nedeniyle falan...



S.U: Mizahın içinde olduğunuz süre içerisinde sansür ve baskıyla en çok hangi dönemde karşılaştınız? Baskılar ve davalar sizin üstünüzde gibi bir etki yaratıyor?



S.E: Ben yaş olarak aslında şu ana kadar böyle büyük bir baskıyla karşılaşmadım.Bugüne kadar çok büyük baskılar olmadı. Davalar olmuş olsa da Erdoğan'ın döneminde olduğu kadar olmadı. Kültür Bakanı da kendisi de bize davalar açtı; ama bu sanırım Türkiye'de mizah tarihinde doğal olarak var olan bir durum. Biz bunu kendi içimizde çok büyük baskı olarak görmüyoruz. Üstünde konuşup bunun bizim kafamızda yer etmesini, otosansüre neden olmasını istemiyoruz. Dava açılır mı açılmaz mı diye düşünmüyoruz. İçimizden geldiği gibi devam ediyoruz.



Hiç yorum yok:

Yorum Gönder