15 Mayıs 2010 Cumartesi

gece melek ve bizim çocuklar



gece üşür meleklerine seslenir

sarmaş dolaş arka sokak çocukları
bıçaklar çekilir yüreklerimiz hep tetikte
bu sokaklar korkulara dar

şehvetle biz sığındık birbirimize
seviştik de öldük de öldürdük bile
kaybedecek hiçbir şeyimiz kalmadı
sanki bize bizden başka kim olur yar

gece, melek ve bizim çocuklar
gece, melek ve bizim çocuklar
gece, melek ve bizim çocuklar
gece, melek ve bizim çocuklar

her uçurumdan sarktık
anasını sattık babasını ağlattık
düştük mü yoksa kalktık mı
karışık işler bunlar

gece, melek ve bizim çocuklar
gece, melek ve bizim çocuklar
gece, melek ve bizim çocuklar
gece, melek ve bizim çocuklar


YILDIRIM TÜRKER

Denenemeyenler...

1
Seni dört gözle beklerdim hep.
Kumralının çayırlarında koşardık.
Mutluyduk az çok,
Kapıları hızlı kapar bazen,
Açarken ölümüzü bulmak korkusuyla açardık.
İşte bu yüzden sen ve ben,
Bir yaylada adı konmamış iki çiçeğiz şimdi.

2
Her daim kasanın üstünde bırakılırdı
En masum suçlunun
Bir öpüşün saflığıyla yıkanmış parmak izi.
Bir suça ortak olunurdu sonra,
gözlerin iş birlikçi
bileklerin bir partizan
sokaklarda bekçiler aradığında
Ben seni dört gözle beklerdim hep
Sen kötü adamların önünde
Toplumsal gerçekçi şiirler okuyup
Kurşunların yanından koşardın.

3
Bir erkek
Ellerinin arasında yalnızlık tutar
Yalnızlık düşer sonra bir kadının
Beyazını kardan çalan parmaklarına
Karlar erise de erimez kimi duygular
ve o yalnızlık artık
bizim yalnızlığımızdır.
hayat en az iki kişilik olacak
yalnızlığımı tutanı bulduğumda.

7 Mayıs 2010 Cuma

Omuzlarında Buldular Beni


seni gördüm. omuzlarını ilk kez görmüyordum belki, o dans ettiğimiz gün omuzların açıktaydı ve yüzün bir çocuğa aitken onlar ileride çok kalbin zelzelesine neden olacak güzellikteydiler. yüzüne gözlerini saklamıştın; gözlerin bana verdiğin ilk benden almadığın tek şeydi hep.
bir ayrılığı hatırlıyorum adını duyunca; zorunlu ve içine kelimeleri sıkıştırdığımız, bir sarılmaya bile muhtaç ayrılığımızı. adının baş harfini taşıyan o çocukluk küpesi hala çekmecende duruyor mu bilmiyorum; ama o küpeyi kulağında hiç göremediğimi biliyorum. bilekliğini hatırlıyorum; hani şu üstünde garip figürler olan çünkü o gün sadece bir dansa sığdırılmış el ele tutuşmamızı ve sadece bir kere söylenmiş (yüz yüzeyken) seni seviyorum’umu düşünmüştüm. gözlerinin içine bakamamıştım; belki de tanrıya inanacak kadar olgun ya da bir kadının olacak kadar güçlü hissetmiyordum. çok çocuktum diyorum ya inanma. çok çocuğum hala, yüzünü görünce nasıl gülümsediğimi gördün ve hissettin değil mi sana karşı acizliğimi, güçsüzlüğümü, bebekliğimi belki? sözleriyle adam olmaya çalışan o masum çocuk karşında gözleriyle ele verirken kendini yani ben olurken ben uzun süre sonra bir tek sen gördün beni ve sen bana beni geri verdin.
acı nerede, aşk acısı diye soranlar vardı hep ve ben acının sensiz geçen her ana sindirdiğim o duygu olduğunu anladım, gözlerine bakıp bir deli gibi gülmem ondandı şiirdeki tüm yaralarımı iyileştirmek için yalayacak o deliler gözlerimde saklı ve deliler bile seni nasıl sevdiğimin farkında olmamalı, kıskanıp almak isteyecekler senden beni.
su

isimsiz


sana şişe diplerinde rastlamak?
eller dökülürken yaprak misali ellerimden
kaderi düşmek olmayan bir tek sendin
sana gecenin karanlığa doyduğu yerde mi rastlamalı?
söylesene ne bıraktın? neler attın içine
sana kalpteki parmak izlerinde mi rastlamalı
surlarından hangi ordular geçmedi?
bizim için hangi çocuk ağlamadı ve tineri çekmedi içine bir piç yokluğunda?
söyle ne yarattın ve hangi dizelerde ağlattın beni?
ne aldın ne veridin?kimi koydun yerime?
üşümem senden , ürperişim de öyle
sıcağım battaniyem adından dokunas bile
gene kimleri sevdinkimi koydun yerime?
not: çok eski bir şiir.

mor ve ötesi - Yorma Kendini

5 Mayıs 2010 Çarşamba

Timur Selçuk'a Mektup

Koca bir yaz seni dinledim ey güzel adam. Sesinde bir ömrü titreten adam. Şimdi de seni dinliyorum aslen. Rindlerin Akşamı'nın yorumundayım şu an. Bir yandan Emel Sayın vuruyor yüzüme sesini bir yandan sen. "Bu son fasıl" diyor, benim son fasıllarıma çok var. Dönülmez akşamlarım da yok henüz; ama içime koyduğun muhtemelen birçok akşama gebe öbrüm son diye adlandırılabilecek.

Bir başka yanım daha var seni seven. O yanım ki öğretmenimden mirastır. İnsan gibi insan olmayı öğütlemiştir daha çocukken şarkılarda bana. "Büyümez ölü çocuklar" diyen Nazım Hikmet şiirini bestesiyle bize öğrettiğini hatırlıyorum o öğretmenimin. Bilir misin güzel adam, insanlar gördüm öğretmeninden öğrenmeyen, öğrenemeyen. En çok onlara şaşmakla geçiyor ömrüm. Sana olan sevgimi şu güzelim mayıs'ta ayağa kaldıran ne midir? Geçen gün Mis Sokak'ta "Güneşin Sofrasında Söylenen Türkü" yüzlerce devrime inanmış tarafından bir arada söylendi. Senin sayende ODTÜ'de ayaklanan o gençleri düşündüm, hayal ettim. Sen onlar için bir idol, bir simgeydin, simgesin.

Bir dönemle adı özdeşleşmesi bir insanın yaşayabileceği en garip şeydir herhalde. Ben bunu bilemem; ama şimdi düşünüyorum da senin müzik dehan (müzik zekan derdim; ancak bu sanırım hafif bir tabir olur memleketimde) ve benim sonsuza dek takdir edeceğim Türkiye Edebiyatı'nın en güzel şiirlerini besteliyor olman seni ayrıcalıklı kılan. Neden sen derim bilmem, o kadar çok içimden geliyor ki "siz" demek bir tesadüf imkanı olursa...

Yine de bazı insanlar vardır ki, bestelediklerinde, söylediklerinde sizi ailelerine katarlar ya da siz onları ailenize katarsınız. Aslına bakarsan beni çok değiştirdin.

Hürriyete Doğru'yu dinledim senden ben.

Bu koca şehri bırakıp bir sevinin peşinden koşacaktım. Sonra durdum. Kimin hürriyetiydi bu, elbette benim. Bir başka hürriyete ortak olmak  arzusundan ötesiydi Orhan Veli'nin dizelerinden taşırıp ellerime bıraktığın. Sesin, en çok da sesinin bıraktığı.

Aslında seni seven o ikinci yanım pek dik bu günlerde. 1 Mayıs'ta eminim ki geçmiş 1 Mayıs'larına göre o sönük kitleye biraz kırgın söylerken marşını, başka başka şeyler anlatmak istiyordun kendi hayatından, kendi görüşünden.

Aslında aynı yerde olmayı istediğini bizle o kadar iyi biliyordum ki o sırada, görüşlerin, aramızdaki o farklar hiç fark etmedi. Ümit Yaşar'ın "Beni Kör Kuyularda Merdivensiz Bıraktın" yorumunu söylerken o canlı performansında hanımların yanına gidelim bakalım onlar kimleri kör kuyularda bırakmışlar deyişinde buldum ben kendi halet-i ruhiyemi.

Şimdi bir kör kuyudan olmasa da, korkusuz sesleniyorum sana. 

İyi ki varsın güzel adam. İyi ki şahsına özgü bir insansın. İyi ki kendin gibi bir adamsın...

Bunu söyleyebileceğim o kadar az insan var ki...