25 Nisan 2010 Pazar

"Siyah Beyaz" Kent Öyküleri'nin Düşündürdükleri


Son zamanlarda sinemaya gitmeye pek vakit bulamıyordum; ancak Siyah Beyaz'ın afişini gördüğümde, en çok da Taner Birsel'in etkisiyle bu filme gitmeye karar verdim. Bir filme gitmek kararı alınması gereken bir şey olduğundan benim için üzgündüm aslında. Çünkü artık film izleyecek zaman bile bulamamanın acısını taşıyorum üstümde, içimde (şurada bir yerde...).

Yaşlanan, darbe alan insanların öykülerine teğet geçiyor ya "Siyah Beyaz" ben de kendi öyküme teğet geçirdim filmi. Taner Birsel'i sevmemin de etkisiyle belki "Faruk" karakterine takıldım, orada aradım, buldum kendimi.

Bu bırakma ihtiyacı üstüne ne çok yazdım, bir şeyleri bırakmayı ne kadar çok arzuladım şu son zamanlarda. En mühim zamanları terk edesim var işte sırf bu yüzden.

Bir sevgiliyi terk etmeye benzemiyor hayatı ve düzeni terk etmek. Para gerekiyor parasızlıkta, güç gerekiyor güçsüzlükte, can gerekiyor zaman gerekiyor bu yaman yalanlıkta...

Şimdi bakıyorum da bir barım olmasa da onlarca arkadaşın onlarca fotoğrafını biriktirmişim, peki ya kaç dost yitirmişim, kaç dostun gülümsemesine muhtacım şu an...

Neden hayatta var olabildiğim bir küçük oda bile bulamıyorum ve neden sevemiyorum olduğum yeri, odamı, evim, hayatımı...

Bana "kal" diyen birileri her daim olsa da onların da gelip geçiciliğidir üzücü olan.

İçimize saplanan bir ölüm ve kalmak korkusuydu "Siyah beyaz".

Ve zaten işbu yazı yazılırken Müslüm Baba söylüyor fonda:
"Her şeyi al, bana bei geri ver bir şansım olsun!
 Başka yer, başka zaman, sensiz bir ömrüm olsun..."

1 yorum:

  1. ''siyah beyaz''

    karalara düşen beyaz damlalar, beyazlara sürülen kara lekeler..

    kolay mıdır vazgeçmek, terk etmek?
    kolay mıdır kabul etmek, kavuşmak?

    ne kolay oldu ki söylesene? sık dişini..

    acılardır beni olgunlaştıran ve yalnızlığımdır benim kalem..

    YanıtlaSil