5 Mayıs 2010 Çarşamba

Timur Selçuk'a Mektup

Koca bir yaz seni dinledim ey güzel adam. Sesinde bir ömrü titreten adam. Şimdi de seni dinliyorum aslen. Rindlerin Akşamı'nın yorumundayım şu an. Bir yandan Emel Sayın vuruyor yüzüme sesini bir yandan sen. "Bu son fasıl" diyor, benim son fasıllarıma çok var. Dönülmez akşamlarım da yok henüz; ama içime koyduğun muhtemelen birçok akşama gebe öbrüm son diye adlandırılabilecek.

Bir başka yanım daha var seni seven. O yanım ki öğretmenimden mirastır. İnsan gibi insan olmayı öğütlemiştir daha çocukken şarkılarda bana. "Büyümez ölü çocuklar" diyen Nazım Hikmet şiirini bestesiyle bize öğrettiğini hatırlıyorum o öğretmenimin. Bilir misin güzel adam, insanlar gördüm öğretmeninden öğrenmeyen, öğrenemeyen. En çok onlara şaşmakla geçiyor ömrüm. Sana olan sevgimi şu güzelim mayıs'ta ayağa kaldıran ne midir? Geçen gün Mis Sokak'ta "Güneşin Sofrasında Söylenen Türkü" yüzlerce devrime inanmış tarafından bir arada söylendi. Senin sayende ODTÜ'de ayaklanan o gençleri düşündüm, hayal ettim. Sen onlar için bir idol, bir simgeydin, simgesin.

Bir dönemle adı özdeşleşmesi bir insanın yaşayabileceği en garip şeydir herhalde. Ben bunu bilemem; ama şimdi düşünüyorum da senin müzik dehan (müzik zekan derdim; ancak bu sanırım hafif bir tabir olur memleketimde) ve benim sonsuza dek takdir edeceğim Türkiye Edebiyatı'nın en güzel şiirlerini besteliyor olman seni ayrıcalıklı kılan. Neden sen derim bilmem, o kadar çok içimden geliyor ki "siz" demek bir tesadüf imkanı olursa...

Yine de bazı insanlar vardır ki, bestelediklerinde, söylediklerinde sizi ailelerine katarlar ya da siz onları ailenize katarsınız. Aslına bakarsan beni çok değiştirdin.

Hürriyete Doğru'yu dinledim senden ben.

Bu koca şehri bırakıp bir sevinin peşinden koşacaktım. Sonra durdum. Kimin hürriyetiydi bu, elbette benim. Bir başka hürriyete ortak olmak  arzusundan ötesiydi Orhan Veli'nin dizelerinden taşırıp ellerime bıraktığın. Sesin, en çok da sesinin bıraktığı.

Aslında seni seven o ikinci yanım pek dik bu günlerde. 1 Mayıs'ta eminim ki geçmiş 1 Mayıs'larına göre o sönük kitleye biraz kırgın söylerken marşını, başka başka şeyler anlatmak istiyordun kendi hayatından, kendi görüşünden.

Aslında aynı yerde olmayı istediğini bizle o kadar iyi biliyordum ki o sırada, görüşlerin, aramızdaki o farklar hiç fark etmedi. Ümit Yaşar'ın "Beni Kör Kuyularda Merdivensiz Bıraktın" yorumunu söylerken o canlı performansında hanımların yanına gidelim bakalım onlar kimleri kör kuyularda bırakmışlar deyişinde buldum ben kendi halet-i ruhiyemi.

Şimdi bir kör kuyudan olmasa da, korkusuz sesleniyorum sana. 

İyi ki varsın güzel adam. İyi ki şahsına özgü bir insansın. İyi ki kendin gibi bir adamsın...

Bunu söyleyebileceğim o kadar az insan var ki...

1 yorum: