25 Eylül 2009 Cuma

Cihangirli Yoldaşlar

Yazıyor, yazıyor! Cihangir Alemleri'ni yazıyor!

Fotoğraf: Bir Cihangir Kedisi

Bugünlerde meşhur bir soru var: “Cihangir nasıl Sinangir oldu?”

Herkes bu sorunun cevabını arıyor. Öyle ki Cüneyt Özdemir konuyla ilgili akıl yürütüp Sinangir için bir iktidar tablosu bile oluşturdu. Başbakan Sinan Çetin, Turizm ve Tanıtım Bakanı Serdar Erener, Genel Kurmay Başkanı Ta

raf'ın bir garip yazarı Rasim Ozan Kütahyalı, Kültür Bakanı Nil Karaibrahimgil olacak! Bu harika kadro BOP'u yerinden oynatır

, bu kesin. Daha kesin olan şeyse Özdemir'in mizahi önerisine milli marşı Teoman yapsın diyerek devam edişi.

Bizde şu Sinangir'in başının altından çıkanları yazmaya çalışacağız; ama Cihangir kalmış haliyle. Entel Gazeteciler Cemiyeti'ni ve mahallenin muhtarı Yıldırım Türker'ini biraz paylayasımız var. Metropol hayatını çılgınca yaşayan bu kardeşlerimizle yer yer sorunlarımız var çünkü. Aslında olayımız Cihangir'le ilgili değil, Cihangirleştirilen medya ile!

Yazının girizgahı hazır bitmişken sevgili Oray Eğin'e bir çift sözüm olabilirdi; ancak bir ünlemle kendisine seslenmekte sakınca görmüyorum: O ha!

Can Dündar olayını saniyesine tweet'lemen ve bunu dev hizmet tadında duyurmanız tek kelimeyle dahiceydi Sayın Eğin! Öyle ki şunca yıldır köşesinden pop kültür ya da yaşam tarzı yazıları dışında bir şey taşmamış bir yazarın çapı ne kadardır diye düşünüyordum; ancak bunca yıllık emeklerim boşa gitmiş. Tek olayda kendinizi ele verdiniz. Bu durumda, “Oturun, sıfır!”

Neden derseniz bu twitter denen illet insanı köpeği yapıyor. Bütün gün başından kalkamıyorsunuz. TweetDeck'iniz de varsa facebook ve twitter'ı entegre kullanarak kafayı yemeye yaklaşıyorsunuz. Herkes ne yaptığını self-journalism diyebileceğimiz (özünü jurnallemek!) bir yöntemle ortaya döküyor; ama dev hizmet olarak başkasının hayatının burnunu karıştıran ilk olmasa da son insan Oray Eğin olmalı. Garip bir şekilde belden aşağı vurmayı seven Eğin yapacağını yaptı.

Eğin'i geçelim. O'nu zaten tanıyan tanıyor. Yıldırım Bey, sizden ne haber? Cüneyt Özdemir'in kendisi için yaptığı “Cihangir'in Entel Ağlayan Çocuk” benzetmesinden sonra pek de ses çıkarmayan, Cüneyt Özdemir için ise Yeni

Birand'dan başka bir şey demeyen (Gerçi bu da büyük hakaret!) Yıldırım Türker ise köşesinden sessiz ve derinden döktürmeye devam ediyor. Elbette bazı konularda büyük haklılık payı olan Türker'in habercilikle akademik alakası olmaması O'nu kötü bir köşe yazarı yapmaz, Cüneyt Özdemir Türker'e bu konuda yönelttiği eleştiride tamamen haksız. Tamam, sözlüklerde bol bol adına methiye düzülen hatta tapınılan bir yazardır Yıldırım Türker; ancak O'nu Yıldırım Türker yapan Perihan Mağden'le birlikte bir dönem Radikal'in özgürlükçü namusunu kurtaran yazılarıydı. Yeteri kadar etkin olmayan, aktivistliği destur edinmemiş bir Türker'in ne denli yararlı olduğu

bana kalırsa sadece bir soru işaretiyle ifade edilebilirse de Türker köşesinde de muhalif ve güçlü bir kalemdir. O nedenle Türker'i daha iyi takip etmekte fayda var. Türk Basını'nın vicdanını ellere muhtaç bırakmamak lazım.

Gelelim Cihangir'in gülü Ahmet Hakan'a. O'nla ilgili yazılacak şeyler o kadar fazla ki. Bu Twitter olayından kendine en iyi payı o çıkardı. Haşmet B'ye de Ayşe Ö'ye de yeri gelince giydirdi. Hatta çakma, giydirme dersleri bile verdi twitter üstünden insanlara.

Peki kimdi Ahmet Hakan?

Muhafazakar Alem'in altın çocuğu değil miydi? Sahi Ahmet Hakan Coşkun Şimdi nereli? Sözde sosyalist özde liberal Cihangir Cumhuriyet'inin mi arka mahallenin çocuğu mu? Aslında Araf'ın ta kendisini yaşıyor Ahmet Hakan. Bizse Araf'ta kendisini zevkle okuyoruz. Umre maceraları da oldukça keyifliydi.

Cihangir Cumhuriyet'inden üzücü bir haberim de var. 12 Eylül'de bu Cihangir Çocukları'nın biri bile ağzını açıp twittirmedi!

12 Eylül'ün yarattığı kuşak O'nu unuttu mu, bilmiyor mu yoksa hatırlamak işlerine mi gelmiyor?

Muhtara değil, kedilere sormak lazım.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder