23 Mart 2010 Salı

Doğumun Kutlusu Değil İnsanın Mutlusudur İşin Özü

Zor bir yıl oldu. Bir dolu işle uğraşılan, sıkıntıdan ölünen, bir arkadaşın (bu kadar yakında olan) ölümünü geç duymanın pişmanlığıyla arkadaşlara daha çok sarılınan, insanın insana olan ihtiyacını daha iyi anladığım bir yıl oldu.

Büyümenin gölgesinde yaşamak insan için fazlasıyla rahatsız edici. Sanki bir ağaca tırmanıyorum da ben yükseldikçe düşünce ölme olasılığım artıyor. İnsanların ağaçlara tırmanmadan bir apartmanın yedinci katından kendini attıkları dünyada düşünce bir "sonra" olmadığını bilerek yaşamayı öğrendim. Korkularla tanıştım, onları sevdim. Bu yüzden asla yapmam dediğim şeyleri rahatlıkla yapar oldum. Belki de hataların izinden gitmenin ama hata olduklarını da bilmenin hafifliğiydi bu. Kendime hata yapacak kadar güvendim.

Demiştim ya zor bir yıl oldu diye, hayatımın en verimli yılıydı da. Duygu'yu, Selin'i, Hakan'ı, Vahap'ı, Evren'i tanımak bu yaşıma nasip oldu. Bu yaşımı sevmemin en önemli nedenleri Onlar. Her birinden aldıklarım, her biriyle paylaştıklarım bu yaşı özel kılanların başındaydı. Tabi hayatın değilse de bu benin başından beri yanımda olanlarım da var. Şu aralar Türkiye'den uzaklarda olan iki sevgili insan, ki biri avustralya'da diğeri de küçük bir avrupa ülkesinde erasmus yolculuğundadır, sık sık olmasa da bir şeyler yazıp bana varlığın güzelliğini hatırlattılar. Yiğit hep buradaydı, sözü var, burada kalacak. Merve hep buradaydı, sorunlara ve sorulara derman olacak. Elbette bu yaşın tamamen olmasa da benden kaybolan insanları da var. Onları anmadan olmazdı. Zaten muhtemelen herhangi bir defter ya da fotoğrafta varlıklarıyla sinsice el sallıyorlar. Kendilerine bana bir çamaşır ipine dizilmiş don kadar değer biçmedikleri zamanlar için teşekkür ederim. Sayelerinde insanın değerini kavradım, pek mesudum.

İşin öte yakasında iki ölümü duydum. Biri çocukken sık sık halılarına kustuğum dayımın ölümüydü diğeri ise lisedeki sıra arkadaşımın yani Yekta'nın. Yekta'yı nasıl bilirdiniz sorusuna muhatap olamadım. Dayımı nasıl bildiğimi de soran olmadı.

İyi bilirdik, erken gittiler, gene bekleriz.

ve eklenesi bir notum var:

Dayımı çocukluğum boyunca o sofrada rakı içerek bana küfür öğretip beni seven haliyle yaşadım. Bir gün bile karşılıklı içemeyişimize de onla karşılıklı içemeyişimize neden olan o garip ailevi durumlara da lanet etmek için en doğru yer burası herhalde.

yeni yaşımdan dileğim:
kimse kimseye küsmesin. çünkü kimse bir diğerini mutsuz edecek kadar değerli değil ve kimse de mutsuz olacak kadar değersiz değil. acıtmayın, sevin.

bu kadar.

s.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder